Barut güherçile kükürt ve kömür tozundan meydana gelmiş patlayıcı bir maddedir. Ateşli silahlarla mermiyi atmak için kullanılır. Çok kez “karabarut” adıyla anılır. Barutun çok eski bîr tarihi vardır. M.Ö. 1000 yıllarında Çinliler
ateşi bir savaş silahı olarak kullanırlardı. Gerek Doğu’da gerekse Batı’da alev ve ateşten savaşlarda da yararlanılıyordu. Özellikle Çin ordusunda dehşet saçan savaş arabaları vardı ki bunların görevi çömlek ve güllelerin içindeki ateşi düşman ordusuna atmaktı.
Batılılaın ateşli silahları Doğululardan öğrendikleri sanılıyor. Ancak tarihçi Home-ros’un (M.Ö. IX. yüzyıl) eserlerinde ateşli silahlar üzerinde herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Peloppones Savaşları’nda (M.O. 428-424) içlerinde kömür kükürt ve zift gibi yanıcı maddeler bulunan toprak kapların mancınıklarla atıldığı biliniyor. Ne var ki bu yoldan çıkarılan yangınlar üzerine toprak atmakla kolaylıkla söndürülebiliyor büyük bir zarara yol açması önleniyordu.
Bunun sonucu olarak daha etkili yanıcı maddeler aranmaya başlandı. Yanmak için gerekli oksijeni havadan değil de kendi bünyesinden alabilen yanıcı maddeler en iyisiydi. Yani ateşin üstü örtü ise bile sondürülememeli alevler çıkmaya devam etmeliydi. İşte böylece de ateşli silahlardan patlayıcı silahlara geçilmiş oldu. Bu işte ilk olarak güherçile kullanıldı. Güherçile beyaz renkte ince billurlar halinde bir maddedir. Kimyasal adı “potasyum azotat”tır.
Doğu’da Çinliler güherçileyi biliyorlardı. Abdullah adında Malaga’lı (İspanya’nın güneyi) bir Arap yazarı (1200 yılları) güherçileden söz ederken “Çin karı” deyimini kullanmıştır. İranlı yazarlar ise güherçileye “Hint karı” derlerdi. Böylece güherçile XIII. yüzyılın ortalarına doğru. Doğu’dan İslam ülkelerine geçti. Anlaşıldığına göre Çinliler barut yapmayı biliyorlardı. Ancak barutu “maytap” ve “kestane fişeği” dediğimiz biçimde kullanmışlardır. Büyük İskender Hindistan’a gittiği sıralarda barut Hindistan’da da biliniyordu. Marco Polo Çin’e yaptığı uzun gezisinde Çinli rahiplerin geceleri havada baruttu fişeklerle şenlikler yaptığını görmüştü.
Avrupa’da barutu ilk bulanın ise Friburglu Berthold Schwartz (1318-1384) adında bir Alman rahip ve filozofu olduğu sanılıyor. Schwartz Venediklilerin kullandıkları ilk topları dökmüş bu toplarla gülleleri uzağa fırlatmak için de baruttan yararlanmıştı. Ancak kimi tarihçiler de Avrupa’da barutun icadı şerefini Roger Bacon (1224-1294) adındaki İngiliz bilginine verirler.
Avrupa’da ateşli silahlarla barut ilk kez XIII. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. XIV. yüzyılda da barutun topçuluk alanında kullanılması geliştirilmiştir. Barutun bugünkü anlamıyla ilk olarak. İngilizlerle Fransızlar arasındaki Cressy Savaşı’nda (1346) kullanıldığı sanılıyor.
Kimya alanındaki ilerlemeler sonucunda nitrosellüloz ve nitrogliserinin elde edilmesiyle hafif dumanlı barutlar kullanılmaya başlanmıştır. Eskiden barut çok miktarda duman yaptığı için ateş eden topun yeri hemen belli oluyor üstelik bu top namlusunün kalın bir is tabakasıyla örtülmesine de yol açıyordu. Paul Vieille adındaki Fransız mühendisi (1854-1934) dumansız barutu icat ettikten sonra İse silahlarda yalnız bu çeşit barut kullanılmaya başlandı (1886). Bundan birkaç yıl sonra da İsveçli kimyager Alfred Nobel (1833-1896) daha yüksek nitelikte patlayıcı bir madde olan nitrogliserinil barutu keşfetti. Zamanla barut geliştirilerek değişik silahlarda istenilen biçimde kullanılabilecek duruma getirildi
ateşi bir savaş silahı olarak kullanırlardı. Gerek Doğu’da gerekse Batı’da alev ve ateşten savaşlarda da yararlanılıyordu. Özellikle Çin ordusunda dehşet saçan savaş arabaları vardı ki bunların görevi çömlek ve güllelerin içindeki ateşi düşman ordusuna atmaktı.
Batılılaın ateşli silahları Doğululardan öğrendikleri sanılıyor. Ancak tarihçi Home-ros’un (M.Ö. IX. yüzyıl) eserlerinde ateşli silahlar üzerinde herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Peloppones Savaşları’nda (M.O. 428-424) içlerinde kömür kükürt ve zift gibi yanıcı maddeler bulunan toprak kapların mancınıklarla atıldığı biliniyor. Ne var ki bu yoldan çıkarılan yangınlar üzerine toprak atmakla kolaylıkla söndürülebiliyor büyük bir zarara yol açması önleniyordu.
Bunun sonucu olarak daha etkili yanıcı maddeler aranmaya başlandı. Yanmak için gerekli oksijeni havadan değil de kendi bünyesinden alabilen yanıcı maddeler en iyisiydi. Yani ateşin üstü örtü ise bile sondürülememeli alevler çıkmaya devam etmeliydi. İşte böylece de ateşli silahlardan patlayıcı silahlara geçilmiş oldu. Bu işte ilk olarak güherçile kullanıldı. Güherçile beyaz renkte ince billurlar halinde bir maddedir. Kimyasal adı “potasyum azotat”tır.
Doğu’da Çinliler güherçileyi biliyorlardı. Abdullah adında Malaga’lı (İspanya’nın güneyi) bir Arap yazarı (1200 yılları) güherçileden söz ederken “Çin karı” deyimini kullanmıştır. İranlı yazarlar ise güherçileye “Hint karı” derlerdi. Böylece güherçile XIII. yüzyılın ortalarına doğru. Doğu’dan İslam ülkelerine geçti. Anlaşıldığına göre Çinliler barut yapmayı biliyorlardı. Ancak barutu “maytap” ve “kestane fişeği” dediğimiz biçimde kullanmışlardır. Büyük İskender Hindistan’a gittiği sıralarda barut Hindistan’da da biliniyordu. Marco Polo Çin’e yaptığı uzun gezisinde Çinli rahiplerin geceleri havada baruttu fişeklerle şenlikler yaptığını görmüştü.
Avrupa’da barutu ilk bulanın ise Friburglu Berthold Schwartz (1318-1384) adında bir Alman rahip ve filozofu olduğu sanılıyor. Schwartz Venediklilerin kullandıkları ilk topları dökmüş bu toplarla gülleleri uzağa fırlatmak için de baruttan yararlanmıştı. Ancak kimi tarihçiler de Avrupa’da barutun icadı şerefini Roger Bacon (1224-1294) adındaki İngiliz bilginine verirler.
Avrupa’da ateşli silahlarla barut ilk kez XIII. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. XIV. yüzyılda da barutun topçuluk alanında kullanılması geliştirilmiştir. Barutun bugünkü anlamıyla ilk olarak. İngilizlerle Fransızlar arasındaki Cressy Savaşı’nda (1346) kullanıldığı sanılıyor.
Kimya alanındaki ilerlemeler sonucunda nitrosellüloz ve nitrogliserinin elde edilmesiyle hafif dumanlı barutlar kullanılmaya başlanmıştır. Eskiden barut çok miktarda duman yaptığı için ateş eden topun yeri hemen belli oluyor üstelik bu top namlusunün kalın bir is tabakasıyla örtülmesine de yol açıyordu. Paul Vieille adındaki Fransız mühendisi (1854-1934) dumansız barutu icat ettikten sonra İse silahlarda yalnız bu çeşit barut kullanılmaya başlandı (1886). Bundan birkaç yıl sonra da İsveçli kimyager Alfred Nobel (1833-1896) daha yüksek nitelikte patlayıcı bir madde olan nitrogliserinil barutu keşfetti. Zamanla barut geliştirilerek değişik silahlarda istenilen biçimde kullanılabilecek duruma getirildi